Danışmanlık Birimi

Tarih Gönderen
 25.10.2010 11:30 (Üye) Soru : Merhabalar; Benim sorum: Limited veya A.Ş. ortağı olup emekli maaşından "SGDP" kesilen şirket ortaklarına ayrıca Maaş ödemem durumunda, normal 4/a sigortalısında olduğu gibi SSK'ya bildirip ayrıca şirketten aldığı maaş üzerinden de "SGDP" ödemem gerekiyor mu? Yoksa maaşı üzerinden gelir vergisi kesintisi yapmam yeterlimidir. Vereceğiniz destek için teşekkür eder iyi çalışmalar dilerim.

Cevap : Değerli Meslek Mensubu ŞİRKET ORTAKLARININ ORTAĞI BULUNDUKLARI ŞİRKETLERDEN ÜCRET ALMALARI 1. GENEL AÇIKLAMA : Bilindiği üzere eskiden birçok şirket ortağı, hissedarı olduğu şirket için bilfiil yönetici olarak bedenen çalıştığı halde, kendi şirketinden bu hizmeti karşılığında ücret almayı aklına getirmemekteydi. Vergi Kanunlarında yapılan değişiklikler sonucunda, stopaja tabi tutulmuş ücretlerin, bunların yıllık tutarı ne olursa olsun ve birden fazla işverenden alınmış olsa bile yıllık gelir vergisi beyannamesine dâhil edilmemesi esası getirilmiş, böylelikle nihai vergi konumuna gelen stopaj oranlarının (ücret gelirlerine mahsus gelir vergisi tarifesinin) de düşürülmesi sonucunda, şirket ortaklarının ortağı bulundukları şirketlerden ücret alması cazip hale gelmiştir. Kurumlar üzerinden kazanılmış paralardan alınan vergilerin giderek ağırlaşması da bu cazibeyi artırmıştır. Böylelikle birçok şirket ortağı hissedarı bulunduğu şirkete bedenen verdiği hizmetin bedelini, düşük vergili olarak ücret şeklinde alma eğilimi göstermiştir. Halen geçerli mevzuata göre kurum üzerinden sağlanan kazançlardaki vergi yükü %65’lere varırken, kazancın ücret şeklinde olması vergi yükünü %40 seviyelerine kadar, hatta daha aşağıya düşürebilmektedir. Halen Maliye Bakanlığı gündeminde olan yeni vergi kanunu tasarısı ile, kurumlar üzerinden sağlanan kazançlardaki vergi yükünün %45 civarına indirilecek oluşu ve birden fazla işverenden ücret alanların belli şartlarla bu ücretleri beyan etmelerinin öngörülmesi bu uçurumu nispeten azaltacak olmakla birlikte, en azından ücretlere ilişkin tarifedeki beş puanlık düşüklük, ortağı olduğu şirket için fiilen çalışan kişileri bu hizmetleri için hak ettikleri ücreti almaya sevk edecektir. Cari yıl içerisinde ortakların geçimlerini sağlamak amacıyla şirketlerinden çekmiş oldukları paralar da cari hesap ve faizlendirme problemi yaratmakta, bu problem de ortakları şirketlerinden ücret almaya sevk etmektedir. Bu nedenle, gerçek kişilerin, ortağı bulundukları şirketlerden ücret alıp alamayacakları ve hangi şartlarla hangi seviyede ücret alabilecekleri yönündeki sorular devam etmektedir. Bu yazımız bahsi geçen soruları cevaplandırmak amacı ile hazırlanmıştır. Bilindiği gibi ücret, bazen zaman esasına dayalı bir para, bazen belli bir miktar prim, komisyon veya vekâlet ücreti ve bazen de emek karşılığında kârdan pay alınması şeklinde tezahür edebilir. Borçlar Kanunumuzun 3/3. maddesinde hizmet akdi, işçinin muayyen veya gayrimuayyen bir zamanda hizmet görmeyi ve iş sahibinin de ona, karşılığında ücret vermeyi taahhüt ettiği bir akit olarak tarif edilmiştir. 1475 sayılı İş Kanunu’nun 1’inci maddesinde yer alan, bir hizmet akdine dayanarak herhangi bir işte ücret karşılığı çalışan kişiye işçi, işçi çalıştıran tüzel veya gerçek kişiye de işveren denileceğine ilişkin hükmün öngördüğü hizmet akdi ve ücret tarifi de aynıdır. Bu tariflere göre, hizmet akdinden ve ücretten söz edebilmek için, işverene tâbi ve onun işyerine bağlı olarak çalışan bir işçinin (hizmet erbabının) mevcudiyeti şarttır. Böyle olduğu ve bir kimse hem işveren ve hem de işçi olamıyacağı cihetle, iş sahibinin kendi işletmesine verdiği hizmet karşılığında ücret alması söz konusu olamaz. Gerçekten ticarî kazanç, sermaye ve emeğe dayalı bir organizasyon sonucu doğar. Teşebbüs sahibinin emeği, bu organizasyonun bir unsuru olup, karşılığı ücret değil ticarî kazançtır. İşletme sahibinden maksat, işletmenin kazancından pay alan ve işletme faaliyetinden üçüncü şahıslara karşı her türlü aktifi ile sınırsız bir biçimde sorumlu olan kimsedir. Böyle olduğu içindir ki kollektif şirket ortakları ile komandit şirketlerin komandite ortakları da, bu şirketlerin kendi ortaklarından ayrı bir tüzel kişiliği bulunmasına rağmen ister Kanuna, ister şirket sözleşmesine ve ister se ortaklar kurulu kararına göre şirkette yöneticilik görevi üstlensinler, işçi (hizmet erbabı) sayılamaz ve ücret alamazlar. Hernekadar TTK’nun 144’üncü maddesinde genel olarak ve ayrıca ayni Kanun’un 170 ve 247. maddelerinde, kollektif ve adî komandit şirketlerle ilgili olarak, ortakların şirket mukavelesi gereğince hakettikleri ücreti alabilecekleri belirtilmişse de, bundan maksat Borçlar Kanunu ve İş Kanununun öngördüğü anlamda ücret değil kârdan hizmet karşılığı alınan ilâve bir paydır. Dolayısiyle de ücret değil kâr payı niteliği taşır. Buna karşılık, ortaklarından ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olduktan başka, ortaklarının sorumluluğu şirkete koydukları sermaye ile sınırlı olan anonim ve limited şirketlerin ortaklarının, bu şirketlerde hizmet erbabı (işçi) olarak çalışmaları prensip itibariyle mümkündür. 1479 sayılı BAĞ-KUR Kanunu’nun 24 üncü maddesinde, herhangibir işverene hizmet akdi ile bağlı olmaksızın kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, tüccar, sanayici, mühendis vb. gibi ticarî ve meslekî kazancı dolayısiyle gerçek veya götürü usulde GV mükellefi olanların ve kollektif şirket ortağı, adî komandit şirket kom
 
 
 

İSMMMO Hakkında

Geleceğe yönelik projeleriyle, üyelerinin gelişimini sağlayan; Şeffaflığı, denetimi, yeniliği savunan ve çevre sorunlarına duyarlı; Toplumumuzun aydınlatılmasına, akademik, mesleki kamuoyuyla güçlü işbirliği yaparak ekonomik kalkınmaya katkı sunan, lider kurum olmaktır.