12.10.2015 12:27 |
(Üye)
|
Soru : Sn.İlgili,
2003 yılından itibaren aynı iş yerinde çalışmaktayım.2013 yılında 15 yıl 3600 gün dolduğu için kıdem tazminatı aldım.Kullanmadığım yıllık izin günlerime isabet eden ödemeyi aldım fakat 4 gün kalsın nasıl olsa çalışmaya devam ediyorsun kullanırsın dediler.
Yıllık izinlerim sıfırlanmadığı için yıllık izin kıdem sürem devam eder mi ?Benim fikrim ben kanunun verdiği kıdem tazminatımı aldım.Yani yaştan emeklilik değil , 15 yıl 3600 gün dolduğu için.Aynı iş yerinde gün boşluğu olmadan çalışmaya devam ettiğime göre yıllık izin kıdem sürem devam etmeli diye düşünüyorum.Konu hakkında yardımcı olmanız rica olunur.
Kıdem tazminatı ödemesinin yıllık izin açısından kıdemi sıfırlayıp sıfırlamadığı da tartışılmıştır. Ancak hak edilmiş yıllık izin, kullandırılmamışsa veya ücreti fesih sırasında ödenmemişse, kıdem tazminatı ödemesi, yıllık izin açısından kıdemi sıfırlamayacaktır.
Çünkü yılık izin ayrı, kıdem tazminatı ayrı müesseselerdir. Yasa belli bir çalışma süresi için bir defa kıdem tazminatı alınmasını öngörmüş olduğundan, kıdem tazminatı almak geçmiş kıdemi sıfırlamaktadır. Ancak, yasada yıllık izin ücretleri için geçmiş kıdemlerin sıfırlanması gibi bir düzenleme yoktur. Bu açıdan belli bir çalışma süresinin kıdem tazminatının alınması, ayrı bir müessese olan yıllık izin süresinin kıdemini sıfırlayamaz.
Teşekkürler,
Sevcan DOĞAN
Cevap : Konu ile ilgili Yargıtay 9. Hukuk Dairesi bir Kararında: Davacı işçi, işyerinde halen çalışmakta olduğunu ve yıllık izin sürelerinin hesabında aynı işverenin başka bir işyerinde 1986-1990 yılları arasında geçen hizmetlerinin de dikkate alınması gerektiğinin tespiti isteği ile bu davayı açmıştır. Davalı vekili, tespit davası açmakta hukuki menfaatin olmadığını ve 1990 yılında ihbar ve kıdem tazminatları ödenmek suretiyle önceki çalışmaların tasfiye edildiğini ve davacının işvereni ibra ettiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece davanın kabulüne dair karar verilmiş, hükmü davalı taraf temyiz etmiştir. Davacı işçinin işyerinde çalışması devam ettiğine göre, yıllık izne hak kazanma ve izin sürelerinin belirlenmesi yönünden tespit niteliğinde bu davayı açmada hukuki menfaati bulunmaktadır. Bu itibarla, mahkemece işin esasına girilerek bir karar verilmesi yerindedir. Öte yandan, davanın dayanağını, 4857 sayılı İş Kanununun 54. maddesinin ilk fıkrasında yer alan Yıllık ücretli izine hak kazanmak için gerekli sürenin hesabında işçilerin, aynı işverenin bir veya çeşitli işyerlerinde çalıştıkları süreler birleştirilerek göz önüne alınır. şeklindeki kural oluşturur. Gerçekten işçinin aynı işverenin bir ya da değişik işyerlerinde çalıştığı sürelerin yıllık izin hesabı yönünden birleştirilmesi anılan Yasanın amir hükmüdür. Benzer bir düzenleme de 4857 sayılı İş Kanununun 120. maddesi hükmüne göre halen yürürlükte olan 1475 Sayılı Yasanın 14.maddesinin 2.fıkrasında yer almaktadır. Anılan hükümde,İşçilerin kıdemleri, hizmet akdinin devam etmiş veya fasılalarla yeniden akdedilmiş olmasını bakılmaksızın aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde çalıştıkları süreler göz önüne alınarak hesaplanır. Şeklinde kula yer verilmiştir. Dairemizin istikrar kazanan uygulamasına göre, işçinin aralıklı çalışmalarında iş sözleşmesinin feshinin ardından, bir dönem için kıdem tazminatı ödenmiş olması halinde bahsi geçen çalışmaların tasfiye edilmiş olduğu sonucuna varılmaktadır. Kıdem tazminatı ödenmek suretiyle tasfiye edilen sürelerin işçinin aynı işverenin bir ya da değişik işyerlerinde daha sonra gerçekleşen hizmet süresine eklenmesi, mümkün görülmemektedir. Buna karşın, iş sözleşmesi feshedildiği halde tazminatları ödenerek tasfiye edilmeyen hizmetlerin sonraki çalışma süresine ekleneceği, dairemizce kabul edilmektedir. Yine işvereninin ilerde daha az kıdem tazminatı ödeme şeklinde bir uygulama içine girmesi halinde, işçi aleyhine sonuçlar doğuran bu tutumu yasalar karşısında korunmamakta ve yapılan ödeme avans niteliğinde kabul edilmektedir. Kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması gereken hizmet süresi yönünden varılan bu sonucun, yıllık izne hak kazanma noktasında da dikkate alınması yerinde olur. Gerçekten 1475 sayılı İş Kanununun bahsi geçen hükümleri, birbirine oldukça yakından düzenlemeler içermektedir. Bu açıklamalardan sonra somut olaya dönülecek olunursa, dava işçi 1986-1990 yılları arasında aynı işverenin değişik bir işyerinde çalışmış ve iş sözleşmesinin işverence feshi üzerine ihbar ve kıdem tazminatları ödenmiş, işçinin imzasını taşıyan ibranamede yıllık izinlerinin de ödendiği belirtilmiştir. Anılan ibranamede ile işveren ibra edilmiş, bir başka anlatımla 1986-1990 yılları arasında kalan çalışmalar, işçilik hakları ödenmek suretiyle tamamen tasfiye edilmiştir. İşçinin 1992 yılında yeniden aynı işverene ait işyerinde çalışmaya başlaması yeni bir hizmet akdi niteliğindedir. İşçilik hakları hesabında tasfiye edilen çalışmaların, bu yeni hizmet akdi çerçevesinde yeniden değerlendirmeye alınması doğru olmaz. 4857 sayılı İş Kanununun 54. maddesi hükmünün, işçinin önceki dönem çalışmalarının tasfiye edilmediği hizmet süreleri bakımından bir anlama bulunmaktadır. Bu nedenle, mahkemece davanın reddi yerine yazalı şekilde tespit isteğinin kabulü hatılı olup, bozmayı gerektirmiştir
|